Kapısında varlığını hissettiren bir gıcırtı duyulmalı küçük çan sesiyle birlikte...Ahşap ve kitap kokusu buyur etmeli içeriye.Sanmalı ki insan büyülü bir dünya burası..Küçük ama bir o kadar derin...Raflarda dünya saklı sanki.Denizler,ormanlar,dağların tepesindeki şatolar,hüzünler,kahramanlar,korkular,deneyimler,tebessümler,kendini bulmalar...Sabırsızlanmalı insan tüm bunların içinde.Çekip bir tane kitabı mor renkli kadife koltuğa oturmalı.Kahve kokusu gelmeli o an sessizliği bozan.Abajurların turuncu ışığında derinden gelen bir tango sesi...Bir sayfa bir sayfa daha derken çıkmak istemez insan gerçek dünyaya.Dostlar gelmeli birer birer.Kahve fincanları ve tarçınlı kurabiyeler çoğalmalı küçük masalarda.Yüzlerde mutluluk ve huzurun verdiği o sakinliği görmeliyim kendi tezgahımın önünde dururken.Paha biçilmez mutluluk sarar sıkıcacık yüreğimi sonra.Bilirim ki her biri benim gibi hissetmiştir kendini bu sorunsuz dünyada.
Güneş giderken artık günün içinden fenerleri yakmalıyım kapının dışında...Yandaki ıhlamur ağacının kokusu gelmeli bahar akşamının esintisinde.Benimle birlikte kapıdan içeri süzülmeli masaların yanına kadar.Sayfalar okunmalı birbirine...Altları çizilmeli kelimelerin,çantadan çıkarılan not defterlerine yazılmalı hatta birgün kullanılır bir yerde diye..Akşam başlanır,gece ile sonlanır birgün daha turkuaz boyalı ,turuncu ışıklı kitapçıda..Belki gözler yorgun okumaktan ama yürekler hafiflemiş çıkılmalı yine o huzur sesli kapıdan...Ertesi gün yepyeni dostları beklemek üzere..Sayfalar,taze kahve ve tarçınlı kurabiye eşliğinde...
Birgün gerçeğe dönüşecek hayalimle..



