11 Eylül 2012 Salı


 
 
                                  
"Hani insan bazen ne ileri, ne geri tek bir adım atamaz ya..
Birini yanında tutmayı bilmez ama onun yokluğunu da istemez.
Kaybetmeyi göze alamaz ama kazanmak için mücadele etmez.
'Bağlanmaya cesaret edemez
ama ondan tamamen kopmayı da beceremez'.
Ne sevilmekten vazgeçer, ne sevmeyi bilir.
Hani çok sonra zaman geçer savrulurlar ya,
O zaman dökülür dudaklardan, itiraf edercesine;
“Ne gözümü alabildim, ne göze alabildim..."


Can DÜNDAR

31 Ağustos 2012 Cuma


İçte mutluluk var.Kimi zaman çekingen,ürkek kimi zaman en cesaretlisinden...Deniz'in kokusunu onunla almak,esintisinde kokusunu hissetmek,elini tutarken bile özlemek...Çok güzelmiş sevebilmek bir insanı.Her saniyeyi tutmaya çalışmayı,biraz daha fazla yaşanılanı sığdırmayı istedim...Bu mutluluğun sonsuzu var mıdır?Olsunn..Yoksa da oluşsun,oluşturayım...Bu çocuksu heyecan devam etsin artık..

30 Mayıs 2012 Çarşamba

''Serüvene koşmak için
Trenler bekliyorsan,
Güneşini yakalayıp gözüne yerleştirmek için
Beyaz yelkenlerin gelip seni almalarını bekliyorsan,
Yarına inanmak için
...
Gün batımına,
İyi kalpli görünmek için
Zayıflığa,
Ve güçlü görünmek için öfkeye ihtiyacın varsa,
Demek ki hiç bir şey anlamadın!''

19 Mayıs 2012 Cumartesi

...Umut,katığıydı yarın düşlerinin
   Ve"ben" demek ayıptı,"biz" varken...

C.Dündar





9 Mayıs 2012 Çarşamba

HEP SEVDİĞİM...


Bu günlerde herkes gitmek istiyor.
Küçük bir sahil kasabasına,
Bir başka ülkeye, dağlara, uzaklara...
Hayatından memnun olan yok.
Kiminle konuşsam aynı şey...
Herşeyi, herkesi bırakıp gitme isteği.
Öyle "yanına almak istediği üç şey" falan yok.
Bir kendisi...
Bu yeter zaten.
Herşeyi, herkesi götürdün demektir.
Keşke kendini bırakıp gidebilse insan.
Ama olmuyor.
Hadi kendimize razıyız diyelim,
Öteki de olmuyor;
Yani herşeyi yüzsütü bırakmak göze alınmıyor.
Böyle gidiyoruz işte.
Bir yanımız "kalk gidelim",
Öbür yanımız "otur" diyor.
"Otur" diyen kazanıyor.
O yan kalabalık zira...
İş, güç, sorumluluk, çoluk çocuk, aile,
Güvende olma duygusu...
En kötüsü alışkanlık...
Alışkanlığın verdiği rahatlık,
Monotonluğun doğurduğu bıkkınlığı yeniyor.
Kalıyoruz...
Kuş olup uçmak isterken, ağaç olup kök salıyoruz.
Evlenmeler,
Bir çocuk daha doğurmalar,
Borçlara girmeler,
İşi büyütmeler...
Bir köpek bile bizi uçmaktan alıkoyabiliyor.
Misal ben;
Kapıdaki Rex'i bırakıp gidemiyorum.
Değil bu şehirden gitmek,
İki sokak öteye taşınamıyorum.
Alıp götürsem gelmez ki...
Bütün sokağın köpeği olduğunun farkında.
Herkes onu, o herkesi seviyor.
Hangi birimizle gitsin?
"Sırtında yumurta küfesi taşımak" diye bir deyim vardır.
Evet, sırtımızda yumurta küfesi var hepimizin.
Kendi imalatımız küfeler...
Ama eğreti de yaşanmaz ki bu dünyada.
Ölüm var zira!
Ölüme inat tutunmak lazım,
İnadına kök salmak lazım.
Bari ufak kaçışlar yapabilsek.
Var tabi yapanlar, ama az.
Sadece kaymak tabakası.
Hepimiz kaçabilsek...
Bütçe, zaman, keyif denk olsa...
Gün içinde mesela;
Küçücük gitmeler yapabilsek.
Ne mümkün?
Sabah 9 akşam 18...
Sonra başka mecburiyetler...
Sıkışıp kaldık...
Sırf yeme, içme, barınmanın bedeli bu kadar ağır olmamalı.
Hayatta kalabilmek için bir ömür veriyoruz.
Bir ömür karşılığı bir ömür yani...
Ne saçma...Bahar mıdır bizi bu hale getiren?
Galiba..
Ben her bahar aşık olmam
Ama her bahar gitmek isterim.
Gittiğim olmadı hiç, ama olsun...
İstemek de güzel.

Can YÜCEL

2 Mayıs 2012 Çarşamba

Hep geçer diyorlar ya Olric..
Sence geçer mi ?
-Geçer elbet efendim; bazısı teğet geçer, bazısı deler geçer,
bazısı deşer geçer, bazısı parçalar geçer.
Ama mutlaka geçer …

Oğuz Atay-Tutunamayanlar